İktisat ve pazarlama

Yaygın olarak işletmenin bir kolu olarak görülen pazarlama ile iktisat arasında paralellik kurmak pek çok insan için zor oluyor. “Ekonomi lisansını bitirdim ve pazarlama alanında becerilerimi ilerletmek istiyorum” dediğimde, karşılaştığım tepki genellikle “ikisi arasında ne alaka var?” şeklinde oluyor. Ancak iktisat biliminin temeli, toplumdaki zenginliğin artışı ve bu zenginliğin dağıtımını iyileştirmeye dayanıyor. Pazarlama ise, pazarların nasıl işlediğine ve değerin nasıl yaratılacağına dair zengin bir araçlar dizisi sunuyor. Diğer bir ifadeyle pazarlama, ticari ve kar amacı gütmeyen pazarlarda değer yaratma, bu değeri paylaşma ve iletme becerisidir. Hatta yıllar öncesinde pazarlama, “yaşam standartlarını artırma sanatı ve bilimi” olarak tanımlanıyordu. Bu güçlü ilişki ile pazarlamanın uygulanmasında iktisat ve örgüt teorisinin yanında psikoloji, sosyoloji, antropolojinin temel kavramlarını da kullanmak gerekiyor.

            Nobel ödüllü iktisatçıların (Milton Friedman, Paul Samuelson, Robert Solow), pazaryerine ilişkin gerçek olaylar karşısında basite indirgenmiş açıklamalarda bulunuyorlar. Tüketicilerin ve üreticilerin kârlarını maksimize edecek ürünleri seçtiğini söylemek pek bir şey anlatmaz. Fiyatlara ve kısmen reklâm ile satışlara gereğinden fazla odaklanan ekonomistler, ürünün üreticiden dağıtımcıya ulaşana kadar geçtiği ve farklı aşamalarında fiyatının belirlendiği karmaşık dağıtım sistemlerini görmezden gelir. Her zaman insanların nasıl para harcadıkları ve kararlarını nasıl verdiklerini anlamak önemlidir. Bunun için ben pazarlamanın, ekonominin bir bölümü olduğuna ve iktisat teorisini zenginleştirdiğini düşünüyorum.

3 yorum: (+add yours?)

Neslihan dedi ki...

Pazarlama ve iktisat, birbirinden alakasız diyenlerin aksine düşünerek çok alakalılar diyorum ben de.Yalnız yukarıdaki fikrin başka bir tarafından bakarak bunu ispatlayacağım:
İktisat tanımı ile pazarlamanın birbirini sırtlayarak varmak istediklere yere götürecek iki arkadaş olarak görüyorum.Özellikle kıt kaynaklarla sonsuz ihtiyaçları karşılayan iktisatın pazarlamadan yardım almadan tanımını koruması zor kanaatimce:)Sonsuz ihtiyaçlar yaratmak gerek.Pazaralama sıvasın koları bakalım:)

Melih dedi ki...

Aslında iktisatı bu hale getiren pazarlamadır. İnsan ihtiyaçları kısıtlıdır, sonsuz olan şey ise istektir. Bu isteği körükleyen pazarlamacılar iktisatçılara ekmek kazandırıyor :)

Neslihan dedi ki...

Ali Ural'a ait şu sözler sanki pazarlama ve iktisat için söylenmiş gibidir.

"Bizi mutlu kılan şey şartlardan çok ruhumuz...
İstemekle değil, istememekle hür olan ruhumuz...
Hürriyet istememekse neye çağırıyor bu reklam panoları?Bizi diğer insanlardan farklı kılacak bir ayrıntı nasıl oluyor da gözlerimizi ışldatabiliyor? Pahalı paltolarla ısıtılan bedenlerimiz acaba çıplak ruhlar için nasıl bir giysi öneriyor?"
POSTA KUTUSUNDAKİ MIZIKA

Yorum Gönder